Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Yeni Hayat Gülmezdi hiç yüzü Kimse bilmezdi ki İçinde ne fırtınalar kopar, Ne yağmurlar yağardı. Soğuktu, buz gibiydi. Öylesine kibirli Öylesine sert, bir kaya misali.. Ellerini tutmaya, Gözlerine bakmaya korkardı insan. Çok severdi kitapları, Onların dünyasında kaybolmayı. Belki de, o dünyalarda buluyordu Yaşayamadığı hayatının anlamını. Cok severdi yazmayi, Duygularını dile getirebildiği tek şeydi Kalemi ve kağıdı. Çok severdi hayvanları, Onlarla dertleşmeyi, konuşmayı. Sanki, insanlarda bulamadıklarını Onlarda bulmuş gibi.. Karşılıksız sevgiydi belki de aradığı. Çoğu kez, ardına bile dönüp bakmadan Çekip gitmek istedi. Bir sabah günün ağarmasına şahit oldu Ve Bir koltuk üzerinde yitip giden yıllarını düşündü. Eski, sararmış fotoğraflarına baktı. Çocukluğunda yürüdüğü sokaklar geçti Gözlerinin önünden. Sahi, ne kadar zaman olmuştu, Yağmurdan sonra gelen toprağın kokusunu Çekmeyeli içine? En son ne zaman gülmüştü yüzü? En son ne zaman sarılmıştı çocuk...
En son yayınlar

Vardın. Yok Oldun.

Hayat boşmuş be dedem.. Yalanmış herşey. Seni o kadar ariyorum, o kadar özlüyorum ki.. Hala inanasim gelmiyor gittiğine. Her gece dualarimda sen varsin. Her gece sana sesleniyorum, ruyalarimda bulusalim, konusalim, eskisi gibi dertleselim diye.. Geliyorsun bazen biliyorum. Senin ruyama girdigin gecelerin sabahlarinda daha farkli uyaniyorum. Ama uyandigimda ne konustugumuzu hatirlayamiyorum. En cok neden korkuyorum biliyor musun? Sesini, gulerkenki yuzunun aldigi sekli, öfkelerini, sana her sarilisimda hissettigim o guzel kokunu.. yavas yavas unutmaktan, aklima getirmeye calistikca birer birer kaybetmekten korkuyorum. O yuzden her gun seninle konusuyorum icimden. "Yalcin dede sen olsan ne yapardin?" diye soruyorum sana. Sen de bana en gercek tok sesinle cevap veriyorsun. Ah simdi aklima ne geldi... Sana sarildigimda saclarindan operdim ya seni, yumusacikti biliyor musun saclarin, en gümüşündendi. Tertemizdin dedecim sen. Bu yalan, bu pis, bu çamur dunyayi kaldiramadin.. Anl...

Senden Bana Kalan

2 ay geçti... 2 tam ay... Bekledim. Kendimi dinledim. "Geçer mi? Alışır mıyım?" dedim. Başka şeylerle ilgilendim, belki de "gittiğinin gerçeğini" unutmak, aklımdan silmek istedim...   Olmadı. Yapamadım...   Biliyor musun, gündüzleri bir şekilde iş yerinde seni aklıma getirmemeyi başardım; ama eve gittikten, kendimle kaldığım andan itibaren hep seninle oldum. Seni düşündüm, yaşadıklarımızı, konuşmalarımızı, kahkahalarını... Öfkelerini.. Dinlediğim her müzikte, yediğim her yemekte, izlediğim her filmde.. Hep sen oldun.   Bu aralar, gençliğini, Kayseri'deki hallerini, görmemiş olsam da, gözümün önüne getirmeye çalışıyorum. Çekmece diplerinde bulduğum siyah beyaz fotoğraf karelerini birleştirip onlardan senin hikayeni yaratmaya çalışıyorum.. Çok pişmanım, keşke sana sordaydım; bana anlatsaydın hayat hikayeni, baştan sonra... Başkalarından eksik ya da fazla dinlemeseydim. Geçen gün anneme sordum; - Anne; siz İstanbul'a taşınırken sen kaç yaşındaydın?...

İki Hafta Sonra...

Meğer... Ne çabuk geçiyormuş günler. İki hafta çoktan geçmiş, bitmiş bile... "Hayat" devam ediyormuş, etmeliymiş.. Araba kornaları, ambulans sirenleri, maç tezahuratları, sevinç çığlıkları ve ardından gözyaşları, yeni doğumlar, kutlamalar, anlamsız kavgalar, gürültüler, yenilen yemekler eşliğinde edilen sohbetler, günlük yapılan rutinler... Hayat geçiyormuş işte. Ama biliyor musun, bu hayat bir tren gibi hızla, çok hızlı sarılmış bir film gibi, sanki ışık hızında geçiyor; ve ben dışarıda durmaktan, öylesine bakakalmaktan başka hiçbir şey yapamıyorum. İşin aslını söyleyeyim mi? Nereye varacağını bilmediğim o trende bedenim, dışarıda yolda ise içim var; ruhum var; kalbim var. Ruhumun etrafında sararmış, boyumu geçen otlar, içimin her yerine batıyor; öylesine acıtıyor, içim kanıyor. Bağırmak istesem de; hatta bazen bağırsam da... Ne tren durup bana bakıyor, beni bekliyor.. Ne de içindekiler beni farkediyor. Gidiyor, ve ben "durun, beni bekleyin" diyemiyorum. Sadece,...

Bir Hafta Sonra

Uzun zaman oldu yazmayalı. Neden dört senedir elime kalemi almadım; belki de beni tekrar yazmaya itecek bir sebebim olmamıştı...   Artık var. Artık birçok şey için sebebim var. Yeni bir ben olmam için, daha güçlü, daha korkusuz olmam için.. Artık o gücü göremesem de; gözlerimin ardında bir yerde, çok daha derinde hissediyorum. Kalbimde hissediyorum; her saniye, içime damla damla akıyor.. Sanki bana vasiyet bırakmış gibi; artık attığım her adımın bir amacı varmış gibi... Öyle bir etki yaratmış ki bende; o gittiği andan itibaren içim sanki onun gücüyle, onun değerleriyle, hayata karşı verdiği cevaplarıyla doldu.. Beni hazırlamış gibi sanki bugünlere...    Ben yeniden şekillenirken, bir yanım da onu çok özlüyor. Çok özlüyor... Bazen hala inanasım gelmiyor, hayatımdan çıkmadı belki ama; her istediğimde onu görememek; onunla konuşamamak... Her gece, rüyamda onu görmek için dua etmek, ve her sabah "yine göremedim; belki bu gece görürüm" diyerek uyanmak.. Koyuyor ya i...

VE UNUT.

Sen gerçekten kötü bir insan mısın? Yoksa hayır, olmazdı, yapamazdın; dayanamazdın beni bu kadar üzmeye... Bana yardım et demiştin, seni kaybetmek istemiyorum demiştin, ama sen beni kaybettin. Beni kendi ellerinle, kaybettin... Yaşadıklarımız, paylaştığımız tüm anlar en küçük ayrıntısına kadar zihnimde. Hepsinin sonu farklı biliyor musun? Hepsini bir bir yaşıyorum ve hepsinin sonu için keşke böyle olsaydı diyorum. Zamanı geri getiremiyorum. Seni bildiğimi zannediyorum bazen. Ne kadar iyi bir insan olduğunu düşünüyorum. Yapamaz bile bile beni bu kadar üzemez, o kimseyi üzemez... Ama sonra ellerinle beni ittiğin ve gözünün önünde kalkmama bile yardım etmediğin geliyor aklıma çıldıracak gibi oluyorum deli oluyorum kızıyorum kendime deli gibi. Nasıl diyorum kendime, nasıl izin verdin kendini böyle küçültmeye? Hayatında tek bir insana tamamen içinden geldiği gibi davrandın sen. Sen çünkü mutluydun huzurluydun çok. Her şeyini serdin önüne. Ama biliyor musun, sen daha çok küçük bir kızsın. ...
Sebepsiz olacaksın bazen. Nedensiz yapacaksın; her ne yapıyorsan. Soruların olmayacak; yaşayacaksın sadece; içinden geldiği gibi. Yalın olacaksın; gösterişten uzak. "Sen" olacaksın. İnsanlar seni "sen" olduğun için sevecek; tüm yalınlığınla. Paylaşacaksın ve de. Seni anlayan insanlarla, kendi hayatını ve onların hayatını. Paylaşmak güzeldir çünkü. Sonra "BİZ" olmanın tadına varacaksın. Hayatın tadına varacaksın. Hiç daha önce varamadığın kadar.