Ana içeriğe atla

Bir Hafta Sonra


Uzun zaman oldu yazmayalı. Neden dört senedir elime kalemi almadım; belki de beni tekrar yazmaya itecek bir sebebim olmamıştı...
 
Artık var. Artık birçok şey için sebebim var. Yeni bir ben olmam için, daha güçlü, daha korkusuz olmam için.. Artık o gücü göremesem de; gözlerimin ardında bir yerde, çok daha derinde hissediyorum. Kalbimde hissediyorum; her saniye, içime damla damla akıyor..
Sanki bana vasiyet bırakmış gibi; artık attığım her adımın bir amacı varmış gibi... Öyle bir etki yaratmış ki bende; o gittiği andan itibaren içim sanki onun gücüyle, onun değerleriyle, hayata karşı verdiği cevaplarıyla doldu.. Beni hazırlamış gibi sanki bugünlere...
 
 Ben yeniden şekillenirken, bir yanım da onu çok özlüyor. Çok özlüyor... Bazen hala inanasım gelmiyor, hayatımdan çıkmadı belki ama; her istediğimde onu görememek; onunla konuşamamak... Her gece, rüyamda onu görmek için dua etmek, ve her sabah "yine göremedim; belki bu gece görürüm" diyerek uyanmak.. Koyuyor ya insana.
 
Bir haftadır yaşadıklarımı sanki ben değil, bir başkası yaşıyor da; ben de izliyor gibiyim. İnsanlar geldi uğurlamaya; evde toplanıldı; dualar okundu..  Yemekler yendi, helvasını kavurdular. Bana da kavur dediler. Ben de kavurdum. Adet öyleymiş. Sonra evlerine gittiler. Biz başbaşa kaldık. Sağolsunlar. Ama hayatın döngüsü değil mi bu, birileri ölür, birileri yolcular; sonra insanlar hayatlarına kaldıkları yerden devam ederler.
 
Biz başbaşa kaldık...
Biz seninle başbaşa kaldık...
Ayrılık değil bu; seni o kadar yakınımda hissediyorum ki; her kararsızlığımda, her cevapsız sorumda, her doğru mu yapıyorum diye tereddüt ettiğimde; içimden senin sesini duyuyorum; beni cevaplıyorsun. Bana yol gösteriyorsun. Sesin içime işlemiş, çok yakınımda, yanıbaşımda gibisin... Sanki beni görüyor, izliyor gibisin. Sanki bana yardımcı oluyorsun.
 
Bana kazandırdıkların ve tüm yaşanmışlıklarımız için sana minnettarım.
Seni seviyorum ve çok özlüyorum.
12-10-2017



Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

SARI KIZLA SARI OĞLAN

Bir bebek gelmiş dünyaya. Gözleri masmavi bakmış; aydınlatmış adeta çevresindeki karanlığı. Öyle bir maviymiş ki, geleceğe umut saçacak gibi. Dudakları öylesine güzelmiş ki, onlar da sanki sözleriyle, dokunuşlarıyla insanlığa iyiliği, saflığı, şefkati, masumluğu öğretecek gibi. Saçları hele, altının en göz kamaştırıcı halindenmiş. İnsanlar yanına yaklaştıklarında, mühürlenirlermiş. Gidemezlermiş. Öyle kalır, bakakalırlarmış. Bebekse onlara en sıcağından, en içteninden, gözleriyle, sonra dudaklarıyla ve daha sonra minicik ellerini çırpmalarıyla gülümsermiş. Mest olurlarmış onun bu mutluluğunu görenler; çünkü bebek  onları yeniden doğmuş bebek gibi tüm günahlarından arınmış hissettirirmiş. Bebek büyümüş, büyüdükçe daha da güzelleşmiş. Altı yaşındayken en az onun kadar güzel ve masum bir kız kardeşi olmuş. Çok sevmiş onu, sanki babasıymış gibi onu korumuş, kollamış. Birlikte oynamadıkları oyun, saklanmadıkları köşe kalmamış. En sevdikleri de "kim daha çabuk bitirecek tabağındak...
Nedendir bilmem, eskiye hep bir özlem duymuşumdur. Hatırlar mısınız? Çocukluğumuzda elimize tutuşturulan anket defterlerinde bir soru vardı: Geçmişte mi, şimdide mi yoksa gelecekte mi yaşamak isterdiniz?, diye. Benim cevabım daha o zamandan belliydi; geçmişte... Geçmiş zamanlar, eski defterler, eski müzikler, eski türk filmleri, eski kıyafetler, eski insanlar ayrı bir güzel.. Hepsinin ayrı anısı, ayrı kokusu, ayrı tadı var.. Geleceğe özenenleri, teknoloji aşığı insanları anlayabiliyorum; ama asıl "gerçeklik" geçmişte değil midir? Geçmişte yaşanmamış mıdır? Geçmişinizle ilgili herhangi bir şey getirin aklınıza; çocukluk arkadaşlarınızla çocukluğunuzda oynadığınız oyunlar, eski okulunuzdan anılar, gittiğiniz tatiller, izlediğiniz ilk film, bir şarkı.. Yüzünüzde ufacık bir tebessüm oluştuysa, ne mutlu bana... Hatırlamayı unutmayın. Mutlu kalın...

YAPMA

Yapmayacaksın arkadaş, yapmayacaksın.. Sana değer vermediğini hissettiğin hiçkimse için, ilişkin ne boyutta olursa olsun, kılını bile kıpırdatmayacaksın. Sonbaharda sararan yapraklar ağaçtan düşer ya, onları toplamaya kalkışma, tekrardan yeşeremez onlar; yeşertemezsin. Bırak, yerde kalsınlar. Haketmediğin halde seni üzenler var ya, artık onlar için üzülme; çünkü onlar da seni haketmiyorlar, emin ol. İçin içini yer, tam nefes almaya çalışır, alamazsın, içinden bir sayı tut, o sayıya kadar say, bak nasıl da nefes alıyorsun. Hayata bir kere geliyorsun; sakın, sakın "neden" deyip, beyninin içinin önce karıncalanıp, sonra uyuşmasına izin verme. Yapma.