Ana içeriğe atla
Yeni Hayat

Gülmezdi hiç yüzü
Kimse bilmezdi ki
İçinde ne fırtınalar kopar,
Ne yağmurlar yağardı.

Soğuktu, buz gibiydi.
Öylesine kibirli
Öylesine sert, bir kaya misali..
Ellerini tutmaya,
Gözlerine bakmaya korkardı insan.

Çok severdi kitapları,
Onların dünyasında kaybolmayı.
Belki de, o dünyalarda buluyordu
Yaşayamadığı hayatının anlamını.

Cok severdi yazmayi,
Duygularını dile getirebildiği tek şeydi
Kalemi ve kağıdı.

Çok severdi hayvanları,
Onlarla dertleşmeyi, konuşmayı.
Sanki, insanlarda bulamadıklarını
Onlarda bulmuş gibi..
Karşılıksız sevgiydi belki de aradığı.

Çoğu kez, ardına bile dönüp bakmadan
Çekip gitmek istedi.
Bir sabah günün ağarmasına şahit oldu
Ve
Bir koltuk üzerinde yitip giden yıllarını düşündü.
Eski, sararmış fotoğraflarına baktı.
Çocukluğunda yürüdüğü sokaklar geçti
Gözlerinin önünden.

Sahi, ne kadar zaman olmuştu,
Yağmurdan sonra gelen toprağın kokusunu
Çekmeyeli içine?
En son ne zaman gülmüştü yüzü?
En son ne zaman sarılmıştı çocuklarına?
Ne zaman koklamıştı onları,
İlkbaharda yeni açan bir çiçeği koklarcasına?

"Keşke..." dedi.
Daha çok gülseydim,
Yağmurun altında futursuzca gezinseydim,
Daha çok kamaştırsaydı güneş gözlerimi.
Şimdiye ait daha çok fotoğrafım,
Daha çok anım olsaydı..

İçindekileri dışına yansıtamadığından olsa gerek,
Zayıf düştü kalbi.
Bu düşüş farklıydı öncekilerden.
"Her şey için çok mu geç?" diye sorarcasına
Dikti gözlerini tavana.
"Son bir şansım yok mu?" diye yalvardı Tanrıya.

O hiç tutturmadığı elleriyle,
Kendisini ziyarete gelen
Eşinin, cocuklarının ellerini
Tutuyordu, sımsıkı,
Hiç bırakmamacasına.
Korkuyordu.

Bakmaya korkulan gozleriyle
Bakıyordu etrafına, belki de son kez,
"Beni birakmayın" dercesine.
Ağlıyordu gozleri.
Korkuyordu.

Ölümün soğuk teni yüzüne vuruyordu.
Hissediyordu
Her şey için cok geç olduğunu.

Karıncalar sarmıştı sanki tüm vücudunu.
Ölümün her bir zerresini damarlarında hissederken,
Bedeninin gittikçe soğuduğunu,
Kulaklarının duyamaz olduğunu,
Gozlerinin karardığinı farketti.

Anlamıştı artık, zaman daralmıştı.
Sonra...
Bir damla gözyaşı süzüldü göz pınarlarından yanaklarına.
Üşüyordu.
Korkuyordu.
Ölüyordu.

O yine de son bir kez baktı dünyaya,
Bu kez gülümseyerek.
Tuttuğu eli kalbine götürdü.
Mutluydu artık,
Biliyordu çünkü,
Yeniden yaşayacaktı
Başka bir bedende.
Anı, sadece anı yaşayacaktı.
Okuduğu kitaplardaki gibi.
İçinden geldiği gibi.
Sevgiyle.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SARI KIZLA SARI OĞLAN

Bir bebek gelmiş dünyaya. Gözleri masmavi bakmış; aydınlatmış adeta çevresindeki karanlığı. Öyle bir maviymiş ki, geleceğe umut saçacak gibi. Dudakları öylesine güzelmiş ki, onlar da sanki sözleriyle, dokunuşlarıyla insanlığa iyiliği, saflığı, şefkati, masumluğu öğretecek gibi. Saçları hele, altının en göz kamaştırıcı halindenmiş. İnsanlar yanına yaklaştıklarında, mühürlenirlermiş. Gidemezlermiş. Öyle kalır, bakakalırlarmış. Bebekse onlara en sıcağından, en içteninden, gözleriyle, sonra dudaklarıyla ve daha sonra minicik ellerini çırpmalarıyla gülümsermiş. Mest olurlarmış onun bu mutluluğunu görenler; çünkü bebek  onları yeniden doğmuş bebek gibi tüm günahlarından arınmış hissettirirmiş. Bebek büyümüş, büyüdükçe daha da güzelleşmiş. Altı yaşındayken en az onun kadar güzel ve masum bir kız kardeşi olmuş. Çok sevmiş onu, sanki babasıymış gibi onu korumuş, kollamış. Birlikte oynamadıkları oyun, saklanmadıkları köşe kalmamış. En sevdikleri de "kim daha çabuk bitirecek tabağındak...
Nedendir bilmem, eskiye hep bir özlem duymuşumdur. Hatırlar mısınız? Çocukluğumuzda elimize tutuşturulan anket defterlerinde bir soru vardı: Geçmişte mi, şimdide mi yoksa gelecekte mi yaşamak isterdiniz?, diye. Benim cevabım daha o zamandan belliydi; geçmişte... Geçmiş zamanlar, eski defterler, eski müzikler, eski türk filmleri, eski kıyafetler, eski insanlar ayrı bir güzel.. Hepsinin ayrı anısı, ayrı kokusu, ayrı tadı var.. Geleceğe özenenleri, teknoloji aşığı insanları anlayabiliyorum; ama asıl "gerçeklik" geçmişte değil midir? Geçmişte yaşanmamış mıdır? Geçmişinizle ilgili herhangi bir şey getirin aklınıza; çocukluk arkadaşlarınızla çocukluğunuzda oynadığınız oyunlar, eski okulunuzdan anılar, gittiğiniz tatiller, izlediğiniz ilk film, bir şarkı.. Yüzünüzde ufacık bir tebessüm oluştuysa, ne mutlu bana... Hatırlamayı unutmayın. Mutlu kalın...

YAPMA

Yapmayacaksın arkadaş, yapmayacaksın.. Sana değer vermediğini hissettiğin hiçkimse için, ilişkin ne boyutta olursa olsun, kılını bile kıpırdatmayacaksın. Sonbaharda sararan yapraklar ağaçtan düşer ya, onları toplamaya kalkışma, tekrardan yeşeremez onlar; yeşertemezsin. Bırak, yerde kalsınlar. Haketmediğin halde seni üzenler var ya, artık onlar için üzülme; çünkü onlar da seni haketmiyorlar, emin ol. İçin içini yer, tam nefes almaya çalışır, alamazsın, içinden bir sayı tut, o sayıya kadar say, bak nasıl da nefes alıyorsun. Hayata bir kere geliyorsun; sakın, sakın "neden" deyip, beyninin içinin önce karıncalanıp, sonra uyuşmasına izin verme. Yapma.