Korkuyorum, çok hem de. Bişeyler canımı acıtıyo, acımasızca... Ben direndikçe, her seferinde, beni çaresiz bırakıyolar, bir başıma, anlamsız.. ya da hissedilemeyecek kadar anlamlı.. İşte böyle yapayalnız kaldığım anlarda, binlerce soru takılıyo aklıma, daha önce de sorduğum ama hiçbir zaman cevabını bulamadığım.. Gerçekten sevgi var mı? Peki ya aşk? Varsa da neden bu kadar buğulu? Nede haykırmıyo suratıma "burdayım işte görsene beni artık anlasana güvensene! Herşeyin bi sonu var evet ama benim yok! Görsene duysana HİSSETSENE!" diye? Neden silkelemiyo beni? Uyuştuğum yerden beni kaldırıp elimden tutmuyo? İşte... Dedim ya, ne sevgiden eminim, ne aşktan, ezbere yaşıyorum ben bu hayatı... Çünkü uyuştum, nefes aldığımı hissedemiyorum bile, bir yol var gidiyorum, ama göremiyorum ki önümü, bilmiyorum ki nerden gidicem... ama gidiyorum işte....
Ezbere yaşıyorum ben bu hayatı..
O kadar atıyorum ki içime, o kadar daralıyorum ki o kadar çok şey bilmiyo ki.. Sorun hiçbişeyden mutlu olamamakta mı, yoksa ona "hiçbişeyden mutlu olamıyosun" dendğinde "hiçbişey dediğin nedir ki? Bilmiyorum. Öğretsene , göstersene. Dayanamıyorum.." diyememekte mi? Olmayan birşeyden mutlu olabilir mi insan?
Etrafıma gülücükler dağıtıp, içimde kan ağlamak, yaşım da ilerledikçe ağrıma gidiyor..
İçimde bir yara var. Kanıyo. Kuruduğuna inandığım an, tekrar açılıyo. Tekrar kanıyo. Hani olur ya, canın acır da kimseye söyleyemezsin, elini yaranla sımsıkı kapatmaya çalışırsın, "kimse görmesin, güçlü olmalıyım, susmalıyım" diye, ama o yara seni dinlemez, parmaklarının arasından akar, gider...
Kanıyorum... Yaşayamıyorum. Belki de insan herşeyi sadece doya doya bi dönem yaşayabiliyo. Sonra hep bi arayış, hep bi çaba, hep bi yorulma, hep b, karmaşa,hep bi hayalkırıklığı içinde buluyo kendini. Pis, dumanlı, puslu, bi de soğuk bişeyin içinde buluyo kendini. Çıkamıyo. Üşüyo... Artık biliyo, ne zaman "ısındım" dese, sonunda daha çok üşüyo...
Güzel hayat, renkli hayat, dışı dolu, içi boş hayat.. Deniyo sanki beni, ne zaman pes edicek diye. Ne zaman o güçlü görüntüsünden ödün vericek.. Savunamıyorum artık... İnancım olmadan, elim kolum bağlı, kıpırdayamıyorum yerimden...
Çok kırgınım, çok doluyum, çok hem de...
Sigara içki kahve uyku günlerce üstünden çıkmayan farkedilmemiş pis kıyafetler ıslak gözler koyu renk bir çift dudak ve titreyen eller...
Ne hiçbirşeyi
Ne hiçbirşeyimi
Ne hiçbirşeyini
Bilmiyorum...
Tek bildiğim bir şeylerin ters gittiği....
-bRf
Ezbere yaşıyorum ben bu hayatı..
O kadar atıyorum ki içime, o kadar daralıyorum ki o kadar çok şey bilmiyo ki.. Sorun hiçbişeyden mutlu olamamakta mı, yoksa ona "hiçbişeyden mutlu olamıyosun" dendğinde "hiçbişey dediğin nedir ki? Bilmiyorum. Öğretsene , göstersene. Dayanamıyorum.." diyememekte mi? Olmayan birşeyden mutlu olabilir mi insan?
Etrafıma gülücükler dağıtıp, içimde kan ağlamak, yaşım da ilerledikçe ağrıma gidiyor..
İçimde bir yara var. Kanıyo. Kuruduğuna inandığım an, tekrar açılıyo. Tekrar kanıyo. Hani olur ya, canın acır da kimseye söyleyemezsin, elini yaranla sımsıkı kapatmaya çalışırsın, "kimse görmesin, güçlü olmalıyım, susmalıyım" diye, ama o yara seni dinlemez, parmaklarının arasından akar, gider...
Kanıyorum... Yaşayamıyorum. Belki de insan herşeyi sadece doya doya bi dönem yaşayabiliyo. Sonra hep bi arayış, hep bi çaba, hep bi yorulma, hep b, karmaşa,hep bi hayalkırıklığı içinde buluyo kendini. Pis, dumanlı, puslu, bi de soğuk bişeyin içinde buluyo kendini. Çıkamıyo. Üşüyo... Artık biliyo, ne zaman "ısındım" dese, sonunda daha çok üşüyo...
Güzel hayat, renkli hayat, dışı dolu, içi boş hayat.. Deniyo sanki beni, ne zaman pes edicek diye. Ne zaman o güçlü görüntüsünden ödün vericek.. Savunamıyorum artık... İnancım olmadan, elim kolum bağlı, kıpırdayamıyorum yerimden...
Çok kırgınım, çok doluyum, çok hem de...
Sigara içki kahve uyku günlerce üstünden çıkmayan farkedilmemiş pis kıyafetler ıslak gözler koyu renk bir çift dudak ve titreyen eller...
Ne hiçbirşeyi
Ne hiçbirşeyimi
Ne hiçbirşeyini
Bilmiyorum...
Tek bildiğim bir şeylerin ters gittiği....
-bRf
Yorumlar
Yorum Gönder