Ana içeriğe atla

Korku

Korkuyorum, çok hem de. Bişeyler canımı acıtıyo, acımasızca... Ben direndikçe, her seferinde, beni çaresiz bırakıyolar, bir başıma, anlamsız.. ya da hissedilemeyecek kadar anlamlı.. İşte böyle yapayalnız kaldığım anlarda, binlerce soru takılıyo aklıma, daha önce de sorduğum ama hiçbir zaman cevabını bulamadığım.. Gerçekten sevgi var mı? Peki ya aşk? Varsa da neden bu kadar buğulu? Nede haykırmıyo suratıma "burdayım işte görsene beni artık anlasana güvensene! Herşeyin bi sonu var evet ama benim yok! Görsene duysana HİSSETSENE!" diye? Neden silkelemiyo beni? Uyuştuğum yerden beni kaldırıp elimden tutmuyo? İşte... Dedim ya, ne sevgiden eminim, ne aşktan, ezbere yaşıyorum ben bu hayatı... Çünkü uyuştum, nefes aldığımı hissedemiyorum bile, bir yol var gidiyorum, ama göremiyorum ki önümü, bilmiyorum ki nerden gidicem... ama gidiyorum işte....

Ezbere yaşıyorum ben bu hayatı..

O kadar atıyorum ki içime, o kadar daralıyorum ki o kadar çok şey bilmiyo ki.. Sorun hiçbişeyden mutlu olamamakta mı, yoksa ona "hiçbişeyden mutlu olamıyosun" dendğinde "hiçbişey dediğin nedir ki? Bilmiyorum. Öğretsene , göstersene. Dayanamıyorum.." diyememekte mi? Olmayan birşeyden mutlu olabilir mi insan?

Etrafıma gülücükler dağıtıp, içimde kan ağlamak, yaşım da ilerledikçe ağrıma gidiyor..

İçimde bir yara var. Kanıyo. Kuruduğuna inandığım an, tekrar açılıyo. Tekrar kanıyo. Hani olur ya, canın acır da kimseye söyleyemezsin, elini yaranla sımsıkı kapatmaya çalışırsın, "kimse görmesin, güçlü olmalıyım, susmalıyım" diye, ama o yara seni dinlemez, parmaklarının arasından akar, gider...

Kanıyorum... Yaşayamıyorum. Belki de insan herşeyi sadece doya doya bi dönem yaşayabiliyo. Sonra hep bi arayış, hep bi çaba, hep bi yorulma, hep b, karmaşa,hep bi hayalkırıklığı içinde buluyo kendini. Pis, dumanlı, puslu, bi de soğuk bişeyin içinde buluyo kendini. Çıkamıyo. Üşüyo... Artık biliyo, ne zaman "ısındım" dese, sonunda daha çok üşüyo...

Güzel hayat, renkli hayat, dışı dolu, içi boş hayat.. Deniyo sanki beni, ne zaman pes edicek diye. Ne zaman o güçlü görüntüsünden ödün vericek.. Savunamıyorum artık... İnancım olmadan, elim kolum bağlı, kıpırdayamıyorum yerimden...

Çok kırgınım, çok doluyum, çok hem de...

Sigara içki kahve uyku günlerce üstünden çıkmayan farkedilmemiş pis kıyafetler ıslak gözler koyu renk bir çift dudak ve titreyen eller...

Ne hiçbirşeyi

Ne hiçbirşeyimi

Ne hiçbirşeyini

Bilmiyorum...

Tek bildiğim bir şeylerin ters gittiği....



-bRf

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SARI KIZLA SARI OĞLAN

Bir bebek gelmiş dünyaya. Gözleri masmavi bakmış; aydınlatmış adeta çevresindeki karanlığı. Öyle bir maviymiş ki, geleceğe umut saçacak gibi. Dudakları öylesine güzelmiş ki, onlar da sanki sözleriyle, dokunuşlarıyla insanlığa iyiliği, saflığı, şefkati, masumluğu öğretecek gibi. Saçları hele, altının en göz kamaştırıcı halindenmiş. İnsanlar yanına yaklaştıklarında, mühürlenirlermiş. Gidemezlermiş. Öyle kalır, bakakalırlarmış. Bebekse onlara en sıcağından, en içteninden, gözleriyle, sonra dudaklarıyla ve daha sonra minicik ellerini çırpmalarıyla gülümsermiş. Mest olurlarmış onun bu mutluluğunu görenler; çünkü bebek  onları yeniden doğmuş bebek gibi tüm günahlarından arınmış hissettirirmiş. Bebek büyümüş, büyüdükçe daha da güzelleşmiş. Altı yaşındayken en az onun kadar güzel ve masum bir kız kardeşi olmuş. Çok sevmiş onu, sanki babasıymış gibi onu korumuş, kollamış. Birlikte oynamadıkları oyun, saklanmadıkları köşe kalmamış. En sevdikleri de "kim daha çabuk bitirecek tabağındak...
Nedendir bilmem, eskiye hep bir özlem duymuşumdur. Hatırlar mısınız? Çocukluğumuzda elimize tutuşturulan anket defterlerinde bir soru vardı: Geçmişte mi, şimdide mi yoksa gelecekte mi yaşamak isterdiniz?, diye. Benim cevabım daha o zamandan belliydi; geçmişte... Geçmiş zamanlar, eski defterler, eski müzikler, eski türk filmleri, eski kıyafetler, eski insanlar ayrı bir güzel.. Hepsinin ayrı anısı, ayrı kokusu, ayrı tadı var.. Geleceğe özenenleri, teknoloji aşığı insanları anlayabiliyorum; ama asıl "gerçeklik" geçmişte değil midir? Geçmişte yaşanmamış mıdır? Geçmişinizle ilgili herhangi bir şey getirin aklınıza; çocukluk arkadaşlarınızla çocukluğunuzda oynadığınız oyunlar, eski okulunuzdan anılar, gittiğiniz tatiller, izlediğiniz ilk film, bir şarkı.. Yüzünüzde ufacık bir tebessüm oluştuysa, ne mutlu bana... Hatırlamayı unutmayın. Mutlu kalın...

YAPMA

Yapmayacaksın arkadaş, yapmayacaksın.. Sana değer vermediğini hissettiğin hiçkimse için, ilişkin ne boyutta olursa olsun, kılını bile kıpırdatmayacaksın. Sonbaharda sararan yapraklar ağaçtan düşer ya, onları toplamaya kalkışma, tekrardan yeşeremez onlar; yeşertemezsin. Bırak, yerde kalsınlar. Haketmediğin halde seni üzenler var ya, artık onlar için üzülme; çünkü onlar da seni haketmiyorlar, emin ol. İçin içini yer, tam nefes almaya çalışır, alamazsın, içinden bir sayı tut, o sayıya kadar say, bak nasıl da nefes alıyorsun. Hayata bir kere geliyorsun; sakın, sakın "neden" deyip, beyninin içinin önce karıncalanıp, sonra uyuşmasına izin verme. Yapma.