Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

IŞIĞINDA SAKLANAN YILDIZ

Her nefes ayrı şarkı söylüyor Gök yüzünde gün doğmuyor Bir kafeste zaman geçmiyor Dün karanlık Bugün karanlık Günler, geceler sayılmıyor Her yanında yalnızlık Uykuda Ayazda Yağmurda Işıkta, Karanlık. Tek başına, yalnız. Her yatağa yattığında Bir çizik atarsın. Yeni bir gün başlar, Anlarsın. Ses duysan da, İz bulsan da, Sonsuz karanlığın sesi Sonsuz yolun izidir, Korkarsın. Korkma. Sen bu sonsuz karanlıktaki tek ışıksın. Kendi ışığında saklanan bir yıldızsın. Korkma. Sadece "yaşa".

BİR SİNCABIN ANEKDOTU

Benim adım sincap. Beni yerimden yurdumdan aldılar. Tanımadığım, bilmediğim yere koydular. Önceleri çok yadırgamış olsam da şimdi iyiyim; alıştım. Biri var, insan dedikleri canlıların arasında en sevdiğim. Beni hep çantasında taşıyor. Arada bir çıkarıyor oradan. Beni öpüyor; kokluyor. Çok mutluyum ben onunla. Hem beni koruyor da. Bir tehlike hissetti mi, hemen kapıyor çantanın ağzını. Saklanıyorum ben de... Hiç korkmuyorum anlayacağınız. Fındıklarım da bitmiyor hiç. Birlikte ceviz de yiyoruz. Mutluyum ben. Hayat bana güzel !

SON DEFA, "ELVEDA"

Herkes uyuduğuna göre uyanabilirim. Ben gecelerin gezgini, Tutkulu aşkların delisi, Kayıp şehirlerin efsanesi. Bu gece hangi kayıp şehre gitsem? Hangisinde izlerimi bıraksam? Sonrasında usulca çıkıp, kapıyı kapatsam. Ardımda kırık, dökük, yıkık harabelerim kalsa... Herkes uyandığına göre uyuyabilirim. Ben gündüzlerin karanlığı, Aşıkların kapanmaz yaraları, Kayıp şehirlerin enkazları. Bugün hangi kayıp şehirde kalsam? Hangisinde silsem tüm anılarımı? Sonrasında yine kayıplara karışsam. Ardımda çaresiz, şuursuz, susuz rüyalarım kalsa... Herkes yeniden doğduğuna göre, Ben yeniden kapatabilirim gözlerimi. Herkes son kez doğduğuna göre, Ben son kez kapatabilirim gözlerimi. Ve tüm kayıp şehirlerime, Tüm izlerime, Son defa, Elveda... Diyebilirim. Elveda kayıp şehirlerim, Elveda izlerim, Elveda kırık, dökük, yıkık harabelerim... ELVEDA.

Çocuk Kalmak Varmış

Günler geceleri, geceler günleri kovalıyor son zamanlarda Aklımda bin bir soru dönüyor, her şey bir orda bir burda Bırak dağınık kalsın diyorum, Olmuyor, yapamıyorum. Her toplamaya çalıştığımda, kaybediyorum. Biraz daha, biraz daha... Huzur istiyorum aslında, Huzur istiyorsam öyle tekdüze hayat değil. Huzur işte. Sadece huzur. Uyuyabileyim istiyorum, Uyanabileyim. Eskiden güzeldim, En güzelindendim. Saçlarımda örgülerim, Elimde en tatlısından pamuk şekerim, Mutluydum, huzurluydum, tamdım, Yoktu cevabını bulamadığım sorularım. Şimdi aynaya bakıyorum, Baktığım yüzü göremiyorum. Ben miyim gerçekten? Gördüğüm sadece görmek istemediklerim. Keşke bir gücüm olsa da, Aynaya her baktığımda, Çocukluğumu görebilsem yüzümde. Gittikçe daha iyi anlıyorum, Zormuş yaşamak, cevapsız sorularla. Çocuk kalmak varmış, Renkli masal diyarlarında. Huzurla, mutlulukla, Saf, temiz duygularla... Çocuk kalmak varmış, Renkli masal diyarlarında... Huzurla, mutlulukla, Saf, temiz...
Sen Benim Boşvermişim hayata Sırtımı dönmüşüm insanlara O gece, sen gittin ya Bir yıldız kaydı kalbimden uzaklara Gidiyorum ışıksız bir yolda Biliyorum; ya önümdesin, ya arkamda Bu yaşadığım resmen bir paranoya Yüzünü görüyorum hep o kırık aynada Aradım seni, köşe bucak, yollarda Nerelerdesin be adam, çık artık karşıma.. Sabrım tükenme sınırlarında. Uzat ellerini hadi, sarıl tekrardan bana. Sen benim yıllarca arayıp da bulamadığım Sen benim parlayacağına inandığım yıldızım Sen benim adını bile koyamadığım Sen benim acıttığın yaralarım Sen benim hiç gitmeyecek sandığım... Sen benim... Eksik kalan her şeyim...
Yıl 2012. Küreselleşmenin de küreselleşmesi. Gelişme çağı. Teknoloji çağı. Ya da "aynılaşma çağı". "Tüketme çağı". Maalesef benim küreselleşmeden anladığım bu. İnsanlar teknolojiye, gelişime ayak uydurayım derken, kendi değerlerinden veriyorlar; farkında olanlar var; ellerinde değil,  ayak uydurmak zorundalar; yoksa kürenin dışında kalırlar. Farkında olmayanların hali ise... Bitmek bilmeyen bir eskime, eskitme modası söz konusu. Daha bir ürünü yeni almış, kullanmaya başlamışken; gazete aralarına sıkıştırılan eklerde, otobüs duraklarında, televizyonlarda; kısacası ulaşabileceğimiz her yerde; o ürünün bir üst modeli sunuluyor. İnsanoğlu haliyle, elindeki yeni almış olduğu üründen vazgeçip, yeni hedefine ulaşmaya çalışıyor. Ayak uyduracak ya çevresine; sahip oluyor o yeni ürüne de. "Ötekileşiyor" bir başka deyişle. Farkettiniz mi bilmiyorum ama; artık okumaya da vakit ayrılmıyor. Okumak; "okumaya vakit ayırmak" olarak değil, "okumaya vakit ha...

Gizli Cennet

Dün sabah, işe gitmek üzere son kez 07:55 deniz otobüsüne bindim ve adadan taşındım. Oysa ki annemler pazar akşamı taşınmışlardı; ben de onlarla dönecektim İstanbul'daki evimize. Ama dönemedim. İşe son kez, adadan gitmek istedim. Farkındaydım; bir yaz daha bitmişti; ve ben istemiyordum bitmesini. Aslında yazın bitmesini değil, adadan taşınmayı, onu her yaz sonunda olduğu gibi bu yaz sonunda da terketmek istemiyordum... Doğduğumdan bugünüme kadar yaşadığım her şeye tanık olan, her sokağında ayrı bir anımın olduğu ada. "Dili olsa da konuşşa", derler ya, öyle işte... Neyse, son akşamımda yine her akşam gittiğim gibi, 18:15 motorundan iner inmez adanın tek fırını olan Mehtap Fırın'a gittim, "bir normal, bir çekirdekli ekmek" dedim, tanıdıklarımla sohbet ede ede evime çıktım. Anneannemlerde yemeğimi yedikten sonra, giydim eşofmanlarımı, terliğimi; dedim ki içimden "son akşam. Çık sokağa, hisset hissedebildiğince." Dışarı çıktım. Küçük ama içi ...
Ben kış çocuğuyum, bilirsin; hep kışı, soğuğu severdim; ta ki seninle tanışana, yazın sıcaklığını, renk renk çiçeklerini hissedene kadar... O yaz bana her gün ayrı renkte çiçek verdin, her günüm ayrı renkte, cıvıl cıvıl geçti. Sen bana gülmeyi, içinden geldiğince kahkaha atmayı öğrettin.. Sen bana, yalnızlığı tercih etmenin pek de matah bir şey olmadığını gösterdin. Her şey daha bir anlamlı geldi. Eskiden farketmediğim çiçekleri kokladım, mis gibi kokuyorlardı. Sevmediğim kuşların yaptığı müzikleri dinledim. Ruhumu temizliyorlardı. Sen bana hep yazı gösterdin. Renkli, cıvıl cıvıl bir hayat. Ve beni dünyanın evet dünyanın en mutlu insanı yaptın. Beni sarhoş ettin. Kış geldi... Eskiden o çok sevdiğim, soğuğunda titrediğim, karanlığına sığındığım, puslu, sisli havasında saklandığım.. O kadar alışmıştım ki yaza, çok korktum ben. Eskiden tek başıma bile kıştan korkmazken... Çünkü sen beni yaza alıştırdın. Ya kış geçmezse? Bir şeyler yap.. Kurtar bizi... Tekrardan donarak ölmek istem...
Ne zamandır yazmıyorum evet, biliyorum. Şuna "yazamıyorum" desek daha doğru olacak sanırım. Aslında yazacak o kadar çok şey var ki.. Ya neresinden başlayacağımı bilmiyorum; ya da sonuna gelmek istemiyorum. Hiçbir şeyin, yazılarımın bile sonuna gelmek istemiyorum. Her şey başlangıç ve sondan ibaret, evet. Ben gerçekten ne başlayabiliyorum, ne de bitirebiliyorum. Ne her şeyim oluyor; ne de hiçbir şeyim.

HOŞÇAKALIN

Biliyor musunuz, artik sadece ben varım. Içimde havai fişekler patlatıyorum, esti mi, şimşekler çaktırıyorum. Yağmur yağdırıp ardından güneş açtırıyorum. Gökkuşağımdan istediğim rengi seçiyorum. Bazen sarı, bazen mavi, bazen turuncu. Böylesi daha güzel. Siz olmadan özgürlük... Benim size hiç ihtiyacım yok anlayacagınız. Ben, benle mutluyum, tamım, huzurluyum. Size iyi dileklerimle selamımı yolluyorum. Hoşçakalın.

SARI KIZLA SARI OĞLAN

Bir bebek gelmiş dünyaya. Gözleri masmavi bakmış; aydınlatmış adeta çevresindeki karanlığı. Öyle bir maviymiş ki, geleceğe umut saçacak gibi. Dudakları öylesine güzelmiş ki, onlar da sanki sözleriyle, dokunuşlarıyla insanlığa iyiliği, saflığı, şefkati, masumluğu öğretecek gibi. Saçları hele, altının en göz kamaştırıcı halindenmiş. İnsanlar yanına yaklaştıklarında, mühürlenirlermiş. Gidemezlermiş. Öyle kalır, bakakalırlarmış. Bebekse onlara en sıcağından, en içteninden, gözleriyle, sonra dudaklarıyla ve daha sonra minicik ellerini çırpmalarıyla gülümsermiş. Mest olurlarmış onun bu mutluluğunu görenler; çünkü bebek  onları yeniden doğmuş bebek gibi tüm günahlarından arınmış hissettirirmiş. Bebek büyümüş, büyüdükçe daha da güzelleşmiş. Altı yaşındayken en az onun kadar güzel ve masum bir kız kardeşi olmuş. Çok sevmiş onu, sanki babasıymış gibi onu korumuş, kollamış. Birlikte oynamadıkları oyun, saklanmadıkları köşe kalmamış. En sevdikleri de "kim daha çabuk bitirecek tabağındak...

YAPMA

Yapmayacaksın arkadaş, yapmayacaksın.. Sana değer vermediğini hissettiğin hiçkimse için, ilişkin ne boyutta olursa olsun, kılını bile kıpırdatmayacaksın. Sonbaharda sararan yapraklar ağaçtan düşer ya, onları toplamaya kalkışma, tekrardan yeşeremez onlar; yeşertemezsin. Bırak, yerde kalsınlar. Haketmediğin halde seni üzenler var ya, artık onlar için üzülme; çünkü onlar da seni haketmiyorlar, emin ol. İçin içini yer, tam nefes almaya çalışır, alamazsın, içinden bir sayı tut, o sayıya kadar say, bak nasıl da nefes alıyorsun. Hayata bir kere geliyorsun; sakın, sakın "neden" deyip, beyninin içinin önce karıncalanıp, sonra uyuşmasına izin verme. Yapma.
Nedendir bilmem, eskiye hep bir özlem duymuşumdur. Hatırlar mısınız? Çocukluğumuzda elimize tutuşturulan anket defterlerinde bir soru vardı: Geçmişte mi, şimdide mi yoksa gelecekte mi yaşamak isterdiniz?, diye. Benim cevabım daha o zamandan belliydi; geçmişte... Geçmiş zamanlar, eski defterler, eski müzikler, eski türk filmleri, eski kıyafetler, eski insanlar ayrı bir güzel.. Hepsinin ayrı anısı, ayrı kokusu, ayrı tadı var.. Geleceğe özenenleri, teknoloji aşığı insanları anlayabiliyorum; ama asıl "gerçeklik" geçmişte değil midir? Geçmişte yaşanmamış mıdır? Geçmişinizle ilgili herhangi bir şey getirin aklınıza; çocukluk arkadaşlarınızla çocukluğunuzda oynadığınız oyunlar, eski okulunuzdan anılar, gittiğiniz tatiller, izlediğiniz ilk film, bir şarkı.. Yüzünüzde ufacık bir tebessüm oluştuysa, ne mutlu bana... Hatırlamayı unutmayın. Mutlu kalın...

HAKETMEDİN...

Hayatta güvenilmeyecek insan çıkar karşına; ne kadar verirsen o kadar alan, hep daha fazlasını isteyen, isteyen, isteyen.. Ona yaptığın iyilik ve fedakarlıkları görmeyen.. Bu kişi senin en yakının, bir parçan bile olabilir. Hatta sen hasta yatağında, ölüm kalım mücadelesi verirken bile başına gelebilir bu.. Üzülme sakın, sen hayatın boyunca gerçeği yaşadın, hissettin.. Görme yalan dünyaları.. Görme duygusuz, taş yürekleri.. Üzülme, izin verme kimsenin seni üzmesine, yaralamasına.. Çünkü sen hep mutlu ettin, üzülmeyi haketmedin...

Mutluluk hayal mi?

Resmimi yapabilir misin? beni cizebilir misin? Denizin uzerindeki marti olmak istiyorum ben.. Dalgalarin köpüklerin arasina karismak istiyorum ben.. Seyircilerim olsun istiyorum ben.. Bana simit atmak icin can atan cocuklar, Yanlarinda onlara yardimci olan babalari olsun istiyorum ben.. Ben mutlu olmak istiyorum. Bu bir hayal, anladim. Hic degilse hayalimin resmini göster bana.. Beni mutlu et...

YALANIN GERÇEĞÍ..

Icimden gelen cok sey var bir bilsen.. Konusmak isteyip de konusamadiklarim. Ben senin gozlerinin icine bakmak istiyorum, doyamamisim ki sana ben.. Ama artik yasaksin, yasagim.. Artik baskasi bakiyor gozlerine. Ben pismanim. Geri dön, desem, döner misin bana son defa? Seni sevmedigimi sanmisim ben yillardir, Yalanmis. Benim bir gercegim varmis.. Simdi o yok, gitti.. Gitti. Gitti. Gitti... Yalanlarin arasinda boguldum kaldim. Ben de artik bir yalanim. Ben cok pismanim.. Son defa, geri dön. Cok yalnizim...

ÖLÜMSÜZ VARLIK

Hayatta hicbir seye, hickimseye degisemeyecegim bir varliksin sen.. Biliyorsun aramizda ayri bir bag var, ayri seviyoruz birbirimizi.. Ama ben cok korkuyorum,birgun uyandigimda seni bulamamaktan, seni gorememekten.. Biliyorum, ölüm var bu dünyada, ama ben senin ölümsüz olmani istiyorum.. Ben cok korkuyorum, beni birakip gitmenden.. Ben senden gidemem ki.. Sensiz. yapamam ki.. Senin kadar guclu degilim ki.. Ne olursun, ne olursun biraz daha kal.. "vakit tamam, artik gitme vaktidir" deme bana yalvaririm.. Ben bunu nasil kaldiririm? Yok, hayir olmaz, yapamam.. Ne olursun, gitme.. hayal ediyorum, her seyin cok guzel oldugunu, seninle balik tutmaya gittigimizi, eskisi gibi gezdigimizi.. Sen hicbir zaman unutulmayacaksin.. Seni sadece ben degil, herkes hatirlayacak.. Seni yazdigin ani defterleri, biraktigin eserler, insanlara verdigin insanliklar.. Masumlugun.. Sen hep yasayacaksin.. Seni kimse yasatamasa da ben yasatacagim.. Sana söz veriyorum..

DEFTER

Kara kapli bir defterim var benim, kimsenin, benim bile ulasamadigim.. Cekmecemin en derinliklerinde. Cekmece kilitli, anahtari kayip.. Defterin ici hayatim, anahtar kalbim.. Anahtarimi bulun bana, hayatimi geri verin bana.. Bastan yazmak istiyorum....