Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ağustos, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
Ben kış çocuğuyum, bilirsin; hep kışı, soğuğu severdim; ta ki seninle tanışana, yazın sıcaklığını, renk renk çiçeklerini hissedene kadar... O yaz bana her gün ayrı renkte çiçek verdin, her günüm ayrı renkte, cıvıl cıvıl geçti. Sen bana gülmeyi, içinden geldiğince kahkaha atmayı öğrettin.. Sen bana, yalnızlığı tercih etmenin pek de matah bir şey olmadığını gösterdin. Her şey daha bir anlamlı geldi. Eskiden farketmediğim çiçekleri kokladım, mis gibi kokuyorlardı. Sevmediğim kuşların yaptığı müzikleri dinledim. Ruhumu temizliyorlardı. Sen bana hep yazı gösterdin. Renkli, cıvıl cıvıl bir hayat. Ve beni dünyanın evet dünyanın en mutlu insanı yaptın. Beni sarhoş ettin. Kış geldi... Eskiden o çok sevdiğim, soğuğunda titrediğim, karanlığına sığındığım, puslu, sisli havasında saklandığım.. O kadar alışmıştım ki yaza, çok korktum ben. Eskiden tek başıma bile kıştan korkmazken... Çünkü sen beni yaza alıştırdın. Ya kış geçmezse? Bir şeyler yap.. Kurtar bizi... Tekrardan donarak ölmek istem...
Ne zamandır yazmıyorum evet, biliyorum. Şuna "yazamıyorum" desek daha doğru olacak sanırım. Aslında yazacak o kadar çok şey var ki.. Ya neresinden başlayacağımı bilmiyorum; ya da sonuna gelmek istemiyorum. Hiçbir şeyin, yazılarımın bile sonuna gelmek istemiyorum. Her şey başlangıç ve sondan ibaret, evet. Ben gerçekten ne başlayabiliyorum, ne de bitirebiliyorum. Ne her şeyim oluyor; ne de hiçbir şeyim.